Kayıtlar

GİRİŞ

Resim
Güçlü Osmanlı idaresi altındayken bile üzerinde planların ve iç karışıklıkların eksik olmadığı Ortadoğu her zaman gözde bir coğrafya olmuştur. Aslında bu coğrafya doğru bir tanımla "doğu"dur. Onu Ortadoğu haline getiren ise deniz ticaret yollarıdır. Bu değerli denizler, Ortadoğu'yu bildiğimiz doğudan ayırmış ve paha biçilmez hale getirmiştir. Ortadoğu'nun petrolü, doğalgazı ve diğer zenginlikleri bu ticaret yolları ile Batı'ya ulaşmış, Batı'nın ticari malları ve silahları da yine bu limanlara uğramıştır. Değerli olan bu coğrafya üzerinde elbette ki kavga da çok olmuştur. Osmanlı'nın hakimiyeti bu kavgaları dizginlerken, kavgaları tetikleyen ise Osmanlı'nın yok oluşu olmuştur. Ortadoğu, Osmanlı hakimiyetinin sürdüğü zamanlarda bile Batılı güçler tarafından gizli anlaşmalarla paylaşılmış, üzerinde menfaat planları yapılmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında, henüz savaş bitmeden itilaf devletleri kendi aralarında Ortadoğu'ya sınır çizecek ve sınırları

1. BÖLÜM EVANJELİZM VE ORTADOĞU EKSENİ

Resim
  Evanjelizmin kısa tarihi Hristiyan inancı, Katolik ve Ortodoks gibi çeşitli kiliselere bölündükten sonra, Hristiyanlığın içinde reformist bir hareket başladı. Bu hareket, Katolik mezhebinin endülijans (Orta Çağ Avrupası'nda bir tür günah çıkarma ve ölümden sonra cennete gitmek için Papa'nın sattığı af belgesi) ile para kazanmasını, ayin dilinin Latince olmasını ve Papa'nın yanılmazlığını eleştiriyordu. Almanya'da Martin Luther, Fransa ve İsviçre'de ise Johannes Calvin tarafından başlatılan bu yeni akım "Protestanlık" olarak tanındı. Protestanlığa göre tevbe, kişi ile Allah arasındaydı. Bu nedenle kiliseye para vermek gerekmiyor, Papa'nın üstün kabul edilmiş yanılmazlığı ortadan kalkıyordu. Bu akıma göre dinde asıl kaynak, Papa'nın fetvaları veya kilisenin yaptırımları değil, sadece Kutsal Kitaptı. Evanjelizm ise Protestanlığın bir koludur. Kelime anlamıyla "müjde" veya "iyi haber" anlamına gelen Evanjelizmde, İncil&#

2. BÖLÜM ASIRLIK HEDEF: ORTADOĞU'YU BÖLME İHTİRASI

Resim
  Osmanlı henüz yıkılmadan Sykes-Picot gibi anlaşmalarla üzerinde planlar kurulan Ortadoğu'nun parçalanma ve güçsüzleşme planları, yıllar boyunca belki de üzerinde en çok konuşulan, istihbarat teşkilatlarının en fazla kafa yordukları konuların başındaydı. Devlet başkanları stratejilerini buna göre belirler, ülkeler tutumlarını buna göre şekillendirirlerdi. Çünkü yukarıda tarif ettiğimiz Evanjelik inanca göre Hz. İsa (as)'ın çıkışının habercisi olarak kabul edilen Armageddon Savaşı bu topraklar üzerinde gerçekleşecekti. Bunun altyapısı hazırlanmalı ve bu önemli zuhur için ortam buna göre yönlendirilmeliydi. Evanjeliklerin Amerika'daki siyasi kolunu temsil eden "Yeni Muhafazakarlar"ın (Neocon) bir kısmı, söz konusu Ortadoğu planlarının en büyük şekillendiricisidirler. Takip ettikleri bu politika, kimi zaman yönlendirici olmakta, fakat kimi zaman uluslararası hukuku hiçe sayacak şekle bürünmekte, kimi zaman ise Amerika'nın temel dış politikası ile bile teza

3. BÖLÜM SEVR'İN ÖZLEMİ: BÜYÜK KÜRDİSTAN (1/2)

Resim
1920'de imzalanan ve Atatürk tarafından geçersiz kılınan Sevr Anlaşması, hatırlanacağı gibi Osmanlı'nın varlığından beri, Batı'nın süregelen en büyük özlemlerini resmi olarak Türk milletinin önüne koymuştu. Ortadoğu'yu, Arap Yarımadası'nı, Balkanları ve Afrika'yı kaybetmiş olan Osmanlı'dan batıda Ege kıyıları talep ediliyor, kuzeydoğuda Ermenistan ve güneydoğuda ise Kürdistan için toprak isteniyordu. TBMM tarafından tanınmaması anlaşmayı rafa kaldırsa da Sevr'in Kürdistan özlemi hiçbir zaman sona ermedi. Çünkü bazılarına göre Mezopotamya, kehanetlerin kalbindeki bir merkezdi ve mutlaka idare altına alınmalıydı. Mezopotamya bölgesi, bilindiği gibi, Türkiye'nin güneydoğusu, İran'ın güneybatısı, Irak ve Suriye'nin bir bölümünü kapsayan bir bölgedir. Bu bölgenin önemli özelliği ise bölgenin etnik olarak Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya olmasıdır. Dolayısıyla geçmişten bu yana bir kısım Evanjelik Hristiyanların ve onların politik kollarının hed